30 Ağustos 2013 Cuma

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN..



zaferin ve bayramın tarihçesi için tık tık..




Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





29 Ağustos 2013 Perşembe

GABRIEL ARAFTA (GABRIEL'S RAPTURE) - SYLVAIN REYNARD #2



gabriel'in cehennemi serisinin ikinci kitabı olan gabriel arafta'yı birinci kitabın harikalığı ve olağanüstülüğü sebebiyle büyük beklentilerle okumaya başlamıştım..
goodreads puanı 5/4.28 benim kişisel puanım 5/4

kitap birinci kitabın bittiği yerden başlıyor herhangi bir zaman atlaması yok bu hoşuma gitti. ikinci kitaba göre cinsel yönü daha ağırlıklıydı kitabın ama kesinlikle boğucu bunaltıcıydı diyemem o naifliğini bir şekilde korumayı başarmıştı diyebilirim..
julia'da inanılmaz bir özgüven problemi ve gabriel'e karşı güvensizlik vardı her hareketinden suçlu hissederek ve sürekli terk edilmeyi bekleyerek geçirdi kitabı üstelik gabriel senin paranı istemiyorum durumları tamamen ortadan kalkmıştı pahalı hediyeleri kabul eder olmuş julia.. karakterdeki bu ani değişim bana çok olmamış gibi geldi ama sonradan düşündüğümde ilişkileri aşama kaydettikçe ve güven duygusu güçlendikçe bu tarz değişimlerin normal olduğuna karar verdim..

paul julia'ya alenen aşıkken ve bunu julia'da biliyorken neden ilişkisini sürdürdüğü de merak konusu oldu benim için. biri birinin yedeği muhabbetlerinden hoşlanmıyorum kitaplarda ki gabriel gittiğinde olanlarda hoşuma gitmedi. bu kadar büyük bir aşkı anlatıyorsan ikinci bir alternatif koymamalısın karakterlerin karşısına..

akademik sorunlar yaşadılar şikayet etti bunları christa peterson ve sadece kıskanç bir öğrencinin lafıyla inanılmaz bir "cadı avı" başlatıldı..

gabriel işinden julia harvard'dan olma ihtimaliyle karşı karşıya kaldı ve gabriel güya ikisini de korumak için julia'yı terk etti.. hatta evini boşaltıp şehirden gitti..

ve ayrıldıklarını resmi bir e-postayla bildirdi.
benimle temas etmeyi kesin.
bitti.
tabii ki bütün bunlar büyük fedakarlıklardı kitabın 80 küsür sayfasını benim adıma hiç etmişti.. gabriel'in kendini cezalandırışı, sürekli julia'yı anması.. julia'nın bitmesi, yitmesi melekbozan'la takılmaya başlaması falan okurken bunaldığımı hissettim..

gabriel ikisininde kariyerlerini kurtarınca döndü julia'nın kapısına dayandı.. bin tane özür, türlü romantiklik, evlen benimle halleriyle ama julia'nın bence inanılmaz haklı olarak güveni sarsılmıştı ve bir süre soğuk yaptı.. bu da ilk kitap içinde söylediğim gerçekçilik olgusunu güçlendiriyordu.. çok şükür mazoşist eğilimleri olmayan ve kendisine saygı duyan bir kadın karakterimiz var sonunda.. sanırım bu ayrılığın tek olumlu yanı paulina'dan kurtulmuş olmasıydı gabriel'in..


sonuç olarak evlendiler ve balayına gittiler çok yol katettiler ama daha çok yolları da olduğu bir gerçek en başta çocuk sahibi olup olamayacakları hala muamma zannediyorum ki alacakaranlıktan esinlenildiğine göre bir çocukları olacaktır bu işlerin sonunda göreceğiz gerçi alacakaranlıktan esinlenip böyle bir şahaser yaratabiliyorsa sevgili yazar tolstoy'dan falan esinlense neler yaratabilir düşünemiyorum..

birinci kitap kadar harikaydı diyemem ve yükselen beklentimi ne yazık ki tamamen karşılayamadı yine de ortalama bir aşk romanının kat be kat üstündeydi benim için kıyas dahi kabul etmez.. ve şükürler olsun ki yayınevi "ditmek" gibi korkunçlu sansürlerden vazgeçmişti.. sonuç olarak hala tavsiye ediyorum gabriel owen emerson gibi bir karakteri tanımalısınız diye düşünüyorum..

alıntılar;

"yapış yapış yapraklar inanç değil, selamet de değil. onlar umudun kalıntıları. umutsuzluğu uzağa itiyorlar, gördüğü tüm kötülüklere rağmen, geriye hala en azından bir tane iyi ve güzel şeyin kalmış olduğunu vurguluyorlar."

gabriel'in yüz ifadesini daha iyi görebileceği şekilde eğildi, büyük bir şefkatle iki elini onun yüzünün iki yanına dayadı. "gabriel, senin yapış yapış küçük yaprakların neler?"

gabriel gözlerini yumdu, o sözleri onun dokunuşuyla içine çekti, şu anda onun çok derin, çok özlü bir gerçeği seslendirmekte olduğunu yüreğinin derinliklerinde anladı.

kendisinden çok daha zekiydi o. çünkü onunkinde, kendisinin ancak hayalinde canlandırabileceği gerçek bir yaratıcılık yeteneği vardı. başına neler gelmiş olursa olsun, inancını, umudunu ve merhametini kaybetmiş değildi.

o benim eşitim değil; o benden iyi.
o benim yapış yapış küçük yaprağım.


ve


gözlerini yumup tekrar ovaladı. "bugün senin başına gelenler benim suçum. seni korumam gerekirdi."

"gabriel!" julia'nın sesinde uyarı vardı. eğilip onun yüzünü avuçlarının arasına aldı, kendisine bakmaya zorladı. "yapma. bu işe girerken riskleri biliyorduk. bana ne yapacaklarını umursamıyorum" gerisini sesi çatlayarak söyledi. "ne harvard umurumda ne de doktora. seni kaybetmek istemiyorum."

gabriel'in gözlerini garip bir ateş aydınlattı. "cehennem bile beni senden uzak tutamaz." diye fısıldadı.

28 Ağustos 2013 Çarşamba

MİMLENMİŞİM!!!

                       

ilk mimlenişim kahve sevemeyen'den oldu kendisine çook teşekkür ediyorum ve büyük bir zevkle başlıyorum:):)


ben kimim?

21 yaşında, üniversite öğrencisi, istanbul'lu, çok okuyan, çok izleyen, çok dinleyen ve bunları anlatmayı seven biriyim.. denizsiz şehirde yaşamak istemeyen, game of thrones'ta starkları tutan, aynı zamanda puzzle tutkunu olan biriyim. ee hiçte fena değilim:):)

blog'umun adı nereden geliyor?


izlediği filmlerin, okuduğu kitapların sürekli sonunu söyleyen söyleyeyim mi söyleyeyim mi diye yalvaran o tip benim:)
ee hal böyle olunca gevezeyi ekledik:)  kitaplardan kafamı kaldıramadığım için küçüklüğümden beri kitap kurdu diye takılıyor herkes geveze kitap kurdu dedim bende blog'a daha uygun bir isim düşünemiyorum..


blog açmaya nasıl karar verdim?


kitap almadan önce o kitap hakkında yorumları okumayı severim, değerlendirmeleri ve eleştirileri..  aradığım bir kitap hakkında tatmin edici bir yorum bulamamla fikir oluştu bende bir eksik vardı okuma oranları düşük ülkemde bende kendi çapımda kapatmaya çalışmak istedim.. çok iyi oldu çok güzelde oldu:)


kişiliğim?


genellikle neşeli, bazen içe dönük, yengeç burcu ve tabii ki evcimen.. çabuk sinirlenen ama bir o kadar da çabuk sakinleşen, hafif kindar ama çokça bağışlayıcı.. kolay ağlayan kolay gülen kısaca uyumlu mu demeli:) ama yine de çokça sulu göz.. filmlerde ağlayan insan modeli.. bir kitap yazmak gibi fantastik fikirler sahibi olan, kendini gerçekleştirmek isteyen, hayvan sever köpek delisi blogger :)

          
hoşlandıklarım?


müzik dinlemek tabii ki taktım mı kulaklıkları benden mutlusu yok:) sinemaya gitmek hele ki bu 3D olayı beni kendine tekrar tekrar hayran bırakıyor fragmanlardan bile zevk alıyorum:) yemek yapmak biri yaptığım bir yemeği övünce mutlu oluyorum:) ve elbette ki büyük kitabevlerinden birine girip saatlerce raflara bakınmak kitapların kabartmalarına dokunmak o mürekkep kokusunu içime çekmek :)



hoşlanmadıklarım?


böcekler efendim hayvan sevgim eklem bacaklılar ve sürüngenler için geçerli değil raid benim en iyi dostum:)
e-kitaplar bir de çok duygusuz ve yavan kitabı eline alıp kapağını okşamadıktan, ayraç seçip özenle saklamadıktan sonra ne anlamı var?


en çok sevdiğim makyaj malzemesi?

tabii ki rimel ve ruj ikisi olduktan sonra gerisi teferruattır hele de yaz mevsiminde:) ruj sevgim hastalıklı boyutlardadır belirtmek isterim:)


çantamda olmazsa olmaz?


hiç öyle dertlerim yoktur doğrusu cüzdanımla telefonumu aldım mı her yere gidebilirim:) cüzdanımın olmazsa olmazları biraz nakit, akbil ve öğrenci kimliği:)


en son okuduğum kitap?

gabriel arafta - sylvain reynard gerçi daha yorumlamadım ama eli kulağında :) :)


evet böylece bitirdik çok keyifliydi bende elimden geldiğince samimi cevaplar vermek istedim:):)

ee ben kimleri mi mim'liyorum?


26 Ağustos 2013 Pazartesi

SON SEVGİLİ (THE LAST BOYFRIEND) - NORA ROBERTS #2


boonsboro serisinin ikinci kitabı olan son sevgili planlı ve dikkatli kardeş owen'la avery'nin hikayesini anlatıyor..
goodreads puanı 5/3.98 benim kişisel puanım 5/3.50

ilk kez yakınlaşmalarında sevimli otel hayaletinin parmağı olsa da aslında bu ikili çocukluklarından beri birbirini seviyor. avery hayat dolu neşeli ve çalışkan bir kız ama annesinden kaynaklanan özgüven problemleri var ve bu durum owen'la hatta bütün çevresiyle iletişimini olumsuz etkiliyor..

ayrıca yarın ve daima'da evlenme kararı alan  beckett ve clare'nin nişanlılıklarını, nasıl güzel ve büyük bir aile olduklarını ve düğünlerini görüyoruz bu nokta da ilk kitapta hikayenin eksik kalan yanları tamamlamış oluyor..

bir yandan hafifçe üçüncü kitaba göz kırparak ryder ve hope yakınlaşmasının temeli atılırken bir yandan da hayaletimiz lizzy hakkında çok daha fazla bilgi ediniyoruz lizzy birinci kitaba göre çok daha ön plana çıkarılmış ve hoş bence sevimli bir ayrıntı olmuş öğreniyoruz ki o da sonsuz bir aşkın pençesinde..

owen ve avery açısından bakarsak kitap boyunca ilişkilerinin adını koymamakta ısrar ettiler. birbirlerini sevdikleri halde sevmiyormuş gibi tavırlar takındılar bilemiyorum bana saçma ve çiğ kalmış gibi geldi. üstelik tam otel inşaatı bitti kişisel ilişkilere diyaloglara yoğunlaşacağız derken bir sürü yeni proje ve çalışmaktan görüşemeyen insanlar sanki böyle olmasa daha iyi olabilirdi sürekli bir koşturmacanın içinde hissediyor ve siz yoruluyorsunuz okurken..

bütün bunların yanında kitapta ayrıntısını vermeyeceğim bir bebek krizi, bir ebeveyn krizi bir de çook sürpriz ama çok şeker bir ilişki var..

okuduğum en iyi nora roberts kitabı olmasa da bir devam kitabı olarak güzeldi diyorum zaten avery ve owen ilişkisinin üçüncü kitapta ne kadar güzel gittiğini göreceğimizi sanıyorum ve umuyorum ki hope - ryder ilişkisi aceleye getirilmeden ve güzel işlenir diğer kitaplarda olduğu gibi yarım kalmışlık hissi yaratmaz.. 
yine de sıcak aile ortamı, noelleri ve düğünleriyle okunmaya değecek bir seri boonsboro serisi..

iyi okumalar..






20 Ağustos 2013 Salı

GABRİEL'İN CEHENNEMİ (GABRIEL'S İNFERNO) - SYLVAIN REYNARD #1


gabriel'in cehennemi'ni biraz evvel bitirdim taze taze ve oldukça etkilenmiş bir halde yazıyorum baştan söylemeliyim ki bu bir kitap eleştirisi değil  kitaba ithafen kaleme alınmış bir övgü yazısıdır.
goodreads puanı 5/4.09 kişisel puanımsa 5/4.75 ve 0.25'lik puanı da çeviri hatasından kırıyorum çok rahatsız ediciydi yoksa hakkı yıldızlı 5'tir.

kitabı okumakta bu kadar geç kaldığım için kafamı dağlara taşlara vurmak istesem de kendimden çok "grinin elli tonu" göndermelerini suçluyorum bu konuda. ben grinin elli tonu'nu beğenmiştim konusunu ilgi çekici ve daha önce işlenmemiş bulmuştum erotik kısımları can sıkacak kadar fazla olsa da -100 sayfa belki aralıksız- elli tonu sevdim bir şekilde ama her yerde ve tanıtımlarında sürekli "elliye rakip var, elliye rakip geldi hanımm" şeklinde lanse edilmesi beni irite ediyordu. bir sado-mazo taklit kitabımız eksikti, insanlar bi de bunu bestsell falan yapıyor diye söyleniyordum.


bunu büyük harflerle belirtmek istiyorum ki; GRİNİN ELLİ TONU'YLA UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOK.

alacakaranlık'tan esinlenilmesine rağmen gabriel çok özgün ve hoş bir karakter mavi çakmak çakmak gözleri sık sık hayranlıkla dile getiriliyor.
dante profesörü olan gabriel dışarıdan bakıldığında çok kibirli, bencil, sığ ve "tehlikeli" görünüyor..
julia ya da gabriel'in hitap şekliyle "julianne" çok iyi kalpli, güzel, masum bir kız..
gabriel ve julianne geçmişte çok kısa bir yakınlığı paylaşmış haldeler o gece ikisininde hayatını değiştiriyor ama gabriel o gece deyim yerindeyse "kafası güzel" olduğu için julianne'yı hatırlayamıyor zaten öğretmen öğrenci ilişkisi içinde olduklarından birlikte olmaları da çok sıkıntılı bir süreç..

gabriel onu yakın buluyor, yüzünü tanıdık buluyor fakat bir türlü hatırlayamıyor ve gerek yaşam tarzı, gerek psikolojik durumu, gerekse bulunduğu konum nedeniyle julia'dan kesinlikle uzak durmaya kararlı aradaki mesafeyi korumak içinde oldukça -hatta rahatsız edici derecede- kaba tavırlar içinde..

tabii bütün bu tavırlar geçirdikleri geceyi hatırlayıncaya kadar sürüyor ama beatrice'i (dante ve beatrice'e gönderme) hatırladığında her şey için çok geç oluyor ve ciddi bir ayrılık yaşıyorlar. bu hikayede hoşuma giden başka bir şeyse "özür, seni seviyorum" diye anında barışmamaları oldu ayrılığı da, acısını da, haklılığını, haksızlığını da, pişmanlıklarını da adam gibi yaşayıp birbirlerini affederek döndüler birbirlerine..

ve kendilerine yeni bir şans verdiklerinde kelimenin tam manasıyla yenilendiler ve gabriel görüp görebileceğiniz en harika adama dönüştü..

julia'nın eski sevgilisi simon var ki hakkında tek söyleyeceğim şey şu gabriel bunun çenesini kırıp eline verdi o yüzden ne kadar rahatsız edici olduğunu anlayabilirsiniz.. bir de tabii gabriel'in julianne'dan önce ahlaksızca ve yanlışlarla sürdürdüğü hayatı önlerine engel olarak çıksa da hepsini atlatmayı bildiler..
gabriel'in psikolojik anlamda cehennemde olduğunu hissetmesi de tamamen geçmişinden bugününe kadar uzanan çok büyük bir günaha dayanıyor ki ben bile julia kadar insaflı olamadım o an ama insanlar değişir ve ikinci bir şansı hak eder gabriel gözden çıkarılamayacak kadar güzel bir karakter..

kitaba dair sinirimi bozan tek şeyse malum kelimenin yerine "ditmek" gibi çocukça ve dikkat dağıtıcı bir ifadeyi kullanması oldu. zaten erotik roman sınıfında satılıyor ee "ditmek" falan cidden komik oluyor ama en azından ikinci kitapa böyle bir durum yok; sevindirici..

sevdiğim bir kaç diyalogsa şöyle;


"gitmek zorunda mısın?" diye fısıldadı julia. elini kararsızlıkla onun göğsü üzerinde ileri geri kaydırıyordu.

"evet ama bu gece değil."

"tekrar gelecek misin?" zor duyulan sesi titriyor gibiydi.

gabriel bir kez daha derin derin içini çekti "yarın cennetten kovuluyorum, beatrice. tek umudumuz, daha sonra senin beni bulman. beni cehennemde ara."

ve

"hangi kadını istesen elde edebilirsin, gabriel."

gabriel'in kaşları çatıldı. "yalnız seni istiyorum."

julia başını onun göğsüne dayayıp gülümsedi.

"julianne sensiz kalmak, yıldızların olmadığı sonsuz bir geceye tahammül etmek gibi."

19 Ağustos 2013 Pazartesi

LANETLİLER SİRKİ (CIRCUS OF THE DAMNED) - LAURELL K. HAMILTON #3




kesinlikle serinin mihenk taşı olan kitabı..
goodreads puanı 5/4.14 kişisel puanım 5/4.50

olayların çoğuna gebe olan bu kitap kesinlikle anita severler tarafından okunmalı asla atlanmaması gereken bir kitap diyerek başlıyorum yazmaya..

öncelikle ilk iki kitaptan daha hareketli ve aksiyonlu bir kitap olmuş lanetliler sirki..   Jean Claude'un atağa kalkarak Anita'ya insan hizmetkarı olduğunu kabul ettirmeye çalışma çabası takdire şayan doğrusu. bu noktada aldığı risklerden de gerçekten gözü kara olduğunu görebiliyoruz. ancak richard faktörünün devreye girmesiyle birlikte Jean Claude'un şansı tamamen mi yok olacak? Tabi ki hayır.. Jean Claude bunu da kendi lehine çevirmeyi bilecek tabii ki:)


bu kitabın bir diğer özelliği ise anita'nın  (yukarıda da adı geçen)  Richard ile tanışmasıdır ki bu serinin ilerleyen kitaplarında bayağı üzerinde durulacak hatta anita kurtların lupası bile olacak yani o kadar diyorum..

richard karakteri o kadar şeker ki ve o kadar insan görünüyor ki.. sıradan bir fen öğretmeni hayatı yaşayan ancak canavarlığını reddeden bir karakter richard. ve ilk çıkmalarında anita'yı mağaracılık yapmaya davet ediyor inanabiliyor musunuz? çok tatlı aslında.. anita'nın insanlığı onu çok etkilese de aslında anita'da tam bir insan sayılamayacak kadar özellik barındırıyor kendisinde..


anita'nın yaptığı iş zaten çok tehlikeli bir de polise danışmanlık yapması, ayrıca vampirler ve likantroplarla takılması üstelik tüm bu likantrop sürüleriyle vampir topluluklarının ayrı ayrı kendi içinde kuralları olması bir de anita'nın bu kurallara uygun oynamak zorunda kalması heyecan dozunu arttırıyor. anita tüm tehlikelerden kurtulmayı başarırken okuyucuya inanılmaz  bir tatmin duygusu yaşatıyor.

anita'nın hayattaki en iyi dostu(!) edward yine işbaşında bu kez şehir efendisini öldürmek için kiralanmış. durum karmaşık ve tehlikeli..


yeni türlerde karşımıza çıkıyor bu kitapta mesela yılan adam yani lamia denen tehlikeli yaratıklar. anita kahramanlıkta sınır tanımıyor.  aslına bakarsanız bu kitap kendi içinde birçok başlangıç yaptı diyebiliriz sonraki kitaplarda konular öyle ilerleyecek ki hepsinin temeli diyebilirim ve kesinlikle tavsiye ederim:)

İşte sevdiğim birkaç diyalog; 

    
 Jean-Claude, -Richard’ı yakışıklı olduğu için mi, insan olduğu için mi arzuluyorsun? 
Anita, -Onu arzulamıyorum 
-Hadi ma petite. Yalan yok. 
-Tırnaklarının altında kan var. 
-Beni her seferinde reddediyorsun. Buna neden katlanıyorum. 
-Bilmiyorum. Devamlı benden sıkılmanı ümit ediyorum. 
-Ben sana sonsuza dek sahip olmayı ümit ediyorum, ma petite. Sıkılacağımı düşünseydim, bu teklifi yapmazdım.
ve
Anita, -Vampirler sevgi nedir bilmez. 
Richard, -Emin misin? 
-Vampirler sevmezler. Sevemezler. 
-Bunu nereden biliyorsun? 
-Jean-Claude beni sevmiyor. 
-Belki becerebildiği kadar seviyordur.

    

17 Ağustos 2013 Cumartesi

BAŞLAMAK İSTEDİĞİM İLK 10 SERİ


sihirli okumalar ilk 10 etkinliğine katıldım ee ortaya böyle bir liste çıktı hevesliyim bakalım bir de eve dallas serisinin ilk kitabı piyasada bulunabilir olsaydı çok iyiydi hiç bir yerde yok efendim:(

iyi okumalar güzel bir liste oldu:):)


1.Gelin Serisi (Nora Roberts)



                                  2. Tanrıça Serisi (Aimee Carter)



                   3.Miras Serisi (Christopher Paolini)

                                                 

                           4. Eve Dallas Serisi (Nora Roberts)

                               

                   5.  Melez Serisi (Jennifer L. Armentrout)

 
                                     
             6. Buz ve Ateşin Şarkısı (George R. R. Martin)



                 7. Güneyli Vampir Serisi (Charlaine Harris)

                                 

                    8.  Lux Serisi ( Jennifer L. Armentrout)




            9. Sherlock Holmes ( Sir Arthur Conan Doyle)





    10. Vampir Akademisi ( Richelle Mead)




13 Ağustos 2013 Salı

YARIN VE DAİMA (THE NEXT ALWAYS) - NORA ROBERTS #1




nora roberts sevgisi ileri boyutlarda olan biri olarak beğenerek okuduğum bir kitap oldu. her zaman ki gibi düzeyli kalemiyle "ailenizle izleyebileceğiniz romantik komedi" tarzı bir kitap çıkıyor karşınıza goodreads puanı 5/4.06 benim kişisel puanımsa 5/4..
3 erkek kardeş boonsboro serisinin asıl kahramanları aslında sıkı bir kardeşlik ve dostluk bağıyla bağlı olan bu üçlü birbirine pek benzer de değil..

beckett sakin ve soğukkanlı, owen titiz ve kontrol delisi, ryder ise öfkeli ve asabi bir karaktere sahip.

aynı zamanda bir de anneleri var ki dediğim dedik ama bir o kadar arkadaş canlısı oldukça renkli bir karakter..

ilk kitap yani yarın ve daima beckett ve clare'nin hikayesini anlatıyor. beckett clare'den liseden beri hoşlanıyor fakat clare başka biriyle evlenip kasabayı terk ediyor.. ve bu karşılıksız aşk yaman biçimde yarım kalıyor..

clare'nin kocası asker ve ırak savaşında ölüyor bunun üzerine clare 3 çocukla kasabaya dönüyor -ki bence 3 fazla olmuş 2 daha mantıklı bir rakam olabilirdi- ama bu bile beckett'i lise aşkıyla tekrar denemekten alıkoyamıyor..

bir de hayaletimiz var efendim ama sadece kitapta bir nüans olsun hem de sonuna doğru yaşadığımız kötü adam muhabbetlerini olay örgüsü içinde atlatmamıza vesile olsun diye konmuş bir karekter her hangi bir şekilde ağırlıklı bir katkısı bulunmuyor kitaba.


kitabı çok beğendim ve elime almamla bitirmem bir oldu fakat iki noktaya takılmadım diyemem..
birincisi clare'nin eski kocasını aslında unutamamış gibi tavırlar takınması..
ikincisi korkuları olan beckett'in nasıl evlenme teklif edecek hale bir anda geldiği..

bu ikisi biraz havada kalmış fakat nora roberts'ın güzelliği şu ki ikinci kitapta da bu sefer yan karakterler olarak beckett ve clare aşkı devam edecek ve biz hikayelerinin olgunlaşmasına ucundan kıyısından yine şahit olacağız..

kitap romantizm ve nora roberts sevenler tarafından hiç düşünülmeden alınmalı ve okunmalı pişman edecek bir kitap değil fakat otel inşaatı ayrıntılarına keşke bu kadar fazla girilmeseymiş kitabın inşaat ayrıntılarıyla ilgili bölümlerinden bi kaç sayfa atladığım bile oldu bu da bilinsin isterim..



12 Ağustos 2013 Pazartesi

FLÖRT (FLIRT) - LAURELL K. HAMILTON #18

Anita Blake serisinin Türkiye'de yayımlanmış son kitabını biraz evvel bitirdim ve hemen yorumlamak istiyorum. öncelikli olarak kitap serinin diğer kitaplarına oranla çok ince bunun gibi ince olan bir diğer kitap da Micah diye hatırlıyorum. sanki yazar yetiştirememiş de hani oyalanın işte der gibi biraz daha özensiz olduğunu düşündüğüm bir kitap diyebilirim yine de goodreads puanı 5/3.63 kişisel puanımsa 5/4..

bu serinin en önemli özelliği aşırı detaycı anlatımlar olduğundan, okuyucu böyle alıştığı için kısa kitaplarda çok detaya girilemediğini düşünüyorum. oysa Anita'nın her dakikası, her düşüncesi dikkat çekicidir..

içeriğe şöyle bir göz atmamız gerekirse erkeklerden oluşan haremi Anita'ya flört dersleri veriyorlar (sanki ihtiyacı varmış gibi )

karısı ölen zengin pisliğe zombi olarak getirse de birkaç gün içinde karısının çürüyeceğini anlatamayan Anita'nın başına neler gelecek? şehire gelen iki çok güçlü aslanadam Anita'yı nasıl etkileyecekler? kısa olmasına rağmen güzel bir kitap olmuş. Haremine bir de aslanadam katıyor bu kitapta Anita..

şöyle bir sorun var ki bizim tanıdığımız Anita kimsenin beynini isteyerek düzmez etki altına almazdı ama bu kitapta yaptı... hadi kendini ve çok sevdiği erkek arkadaşlarını kurtarmak için bunu yaptı diyelim. Anita hiçbir zaman insan kurban etmezdi zombiyi geri getirmek için. buna ihtiyacı da yok zaten yeterince güçlü.

Silas adındaki üçüncü aslanadamı gümüş bıçağı ile yaralayan Anita onu kurban ederek zombi diriltti. Evet hiç gerek yokken bunu yaptı. Yani Anita'yı haklı göstermek için Silas'ın bir iki el ateş etmesini sağlayan yazar yine de Anita'yı onaylamamı sağlayamadı.. Oysa ki benim beklentim orada munini çağırarak adamı iyileştirmesiydi.. Bu beni çok rahatsız etti belirtmeden geçemeyeceğim.. Anita insanlığını kaybediyor sanki gitgide etik değerlerinden uzaklaşıyor.

hatta bu kitap biraz da sonrakilere tüyo niteliği taşıyorsa çok kötü çünkü dünyayı ele geçirecek bir zombi ordusu hayal etti Anita. Kısa bir süre ama neticede düşündü..




7 Ağustos 2013 Çarşamba

GÜLEN CESET (THE LAUGHING CORPSE) - LAURELL K. HAMILTON #2

Anita Blake serisinin, son derece sürükleyici bir maceranın içine dalmanıza neden olacak ikinci kitabı...
Goodreads puanı 5/4.08 benim kişisel puanım 5/4.50 fazlasıyla beğendimi söyleyebilirim..

                                       (KAPAK ARKASI)

Laurell K. Hamilton'ın romanları, okuyucuları, ölü diriltici ve vampir avcısı Anita Blake'in tehlikeli dünyasına götürüyor. Yeraltından bir yaratık St. Louis'de dehşet saçıyor. Ve Anita bazı sırların gömülü, bazı insanların da ölü kalması gerektiğini öğrenmek üzere... 


"Çok tehlikeli biriymişim gibi davranıyorlar bana. Oysa hiç abartmıyorum ki... Ölüleri diriltip birkaç vampir öldürüyorsun sonra da insanlar seni canavar olarak görmeye başlıyor. Tamam, bu bazen üzücü. Ama artık... Avantajları da var. Cidden buraya silahsız geleceğimi mi sandın, diye sordum mesela. Sesim kulakta ciddi ve gerçekçi tınlıyordu. Hayatın üstüne bahse girmek ister misin?"

 

Bu kitapta önce açgözlü paragöz patronu Bert'in sınırlarının nereye kadar olduğunu öğrenen Anita hemen sonrasında da Orta Batı'nın en güçlü vudu rahibesi Dominga Salvador ile kapışıyor.. Şehirde inanılmaz kanlı cinayetler işlenirken bir çocuk kayıp. Kayıp çocuk öldü mü? Hayatta olabilme ihtimali var mı? Bu ihtimal bile Anita'nın herşeyi göze alarak hareket etmesi için yeterli aslında. Anita tek başına bütün kötü adamlarla aynı zamanda kötü canavarlar ile baş etmeyi iyi biliyor.

Polis ile birlikte çalışıyor olmasına rağmen Anita olayların ortasında tek başına...

Jean Claude çok fazla ortalarda olmaması biraz can sıkıcı olmakla birlikte ilerleyen kitaplarda acısını çıkaracağını bildiğimden çok da rahatsız edici değil.

Aslında bu serinin beni en çok etkileyen genel özelliği çok detaylı anlatımı. Yani yazar o kadar detaya iniyor ki, kocaman bir kitap Anita'nın sadece bir günü ve bir gecesini anlatıyor olabilir. Asla sıkıcı değil müthiş akıcı bilakis detaylar sizi daha da çok içine çekiyor..


Hele kitabın sonunda zorunda kalarak nekromensır yeteneğiyle çılgın atması.. Gerçekten etkilendim. Muhteşemdi... Jean Claude bile Anita'dan tırstı bu aşamada..

bu seriye başlamayan bence çok şey kaçırıyor demektir.. kadın karakterler her zaman birilerinin onları kurtarmasını bekleyen aciz, naif ve kırılgan canlılar olmak zorunda değil.. anita blake fantastik edebiyatın kraliçesi.. Muhteşem bir kitaplar sizleri bekliyor.

keyifli okumalar..




3 Ağustos 2013 Cumartesi

MEFİSTO (THE MEPHISTO COVENANT) - TRINITY FAEGEN


kitabın kapağı çok hoş yani görünce önce oluşan duygu şu çok güzel bir kitaba benziyor, hemen okumalıyım ama ne yazık ki pek düşündüğüm gibi çıkmadı kendisi... 

ama okumaya başladığım anda hayal kırıklığı ve fiyaskolarla karşılaştım.  klişe ve taklit bir araya getirilerek olmamış bir kitap oluşturulmuş o yüzden goodreads puanı 5/3.88 benim kişisel puanımsa 5/2.


 Sasha bir Anabo, yani Havva’nın kızı... Melek desen değil, insan desen hiç değil daha  fazlası olarak anlatılıyor. Jax ise şeytanın oğullarından biri. İkisi de ergen..

Mefisto Akdi  der ki, Jax ve kardeşleri (onlar mefisto yani iblisler) bir Anabo bulursa  ve  o kız cehennemden geleni gönül rızası ile isterse  mefisto cennete girebilmeye hak kazanacak.
 

 Sasha babasının katilini bulmak için bir tarikata üye olmaya razı oluyor ancak annesinin sevgilisi olacak  Alex (skia) -yani o da bir çeşit Eryx hizmetkarı- diğer kuzgunları (müritlere kuzgun diyorlar) gaza getirip kızı öldürtmeye çalışıyor. jax sasha'yı  ellerinden kurtarıyor ve onun anabo olduğunu fark ediyor "onun kokusunu aldım o benim kaderim" gibi laflar ediyor. 
 
Tarikata gelirsek Eryx’in cehennemi ele geçirmek için sürekli ruhları toplaması olayı. Eryx, Jax ve kardeşleri grubunun en büyük abisiymiş. Şimdi bütün kardeşler onu ve ordusunun büyümesini durdurmaya çalışıyorlar. Eryx, insanları kandırıp ruhlarını çok istedikleri şeyler uğruna satmalarını sağlıyor.
 

Bu arada Sasha annesi ve babası sandığı kimselerin aslında anne babası olmadığını öğreniyor. Yıllar önce bir resimle birlikte terk edilmiş bir binada bulmuşlar nasıl klişe..


Jax  Sasha'nın peşinden gidiyor kendisine aşık etmeye çalışıyor, onu türlü türlü durumlardan kurtarıyor ve kitap finale giderken biraz macera yapıyorlar.

kısaca çok da zaman harcamaya değmeyecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. fantastik kitapların kendince bir tarzı  bir kişiliği vardır. ancak bu kitap birçok fantastik kitabın en klişe bölümlerinin ucuz bir kopyası gibi..

1 Ağustos 2013 Perşembe

SUÇLU ZEVKLER (GUİLTY PLEASURES) - LAURELL K. HAMILTON #1


sizlere tanıtmak istediğim kitap müthiş bir serinin sadece ilk kitabı ünlü vampir avcısı Anita Blake'in dünyasına giriş yapıyoruz. bizleri bekleyen oldukça renkli bir dünya. 
kitap için goodreads puanı 5/3.99 benim kişisel puanım  ise 5/4.50. 

vampirlerin, likantropların (hayvanadamlar) sıradan vatandaş olarak yaşadığı, anita'nın asıl mesleğinin nekromensırlık (ölü diriltici) olduğu tamamen fantastik bir yer..

anita yani, nam-ı diğer cellat! yasa dışı davranışlarda bulunan vampirleri mahkeme kararı ile avlar üstelik esmer, ufak tefek, hiç de tehlikeli görünmeyen Anita silahlar konusunda da tahmin ettiğinizden çok daha iyi. browning'ini asla yanından ayırmıyor ve silahı olmadığında kendini çıplak hissediyor.

anita ayrıca polis biriminde BOS (Bölgesel Olağandışı Soruşturma) ekibinin de danışmanı statüsünde yani olağandışı cinayetlerin çözülmesinde polise de destek oluyor bu sert kızımız.

erkek karakterlerden,  şehrin en güçlü üçüncü vampiri konumundaki (ki kendisi benim favori karakterim) Jean Claude ile Anita bu kitapta tanışırlar. şehrin efendisi Nicholeas'ın emri ile Anita'nın en yakın arkadaşı Catherine'yi  güçlü vampirlerden biri etki altına alır ve bu işi almazsan biz arkadaşını alırız diye tehditler savurmaya başlar. anita işi kabul eder.. sonra mı?

Anita'nın en sıkı dostu Edward (ki kendisi daha fazla vampir öldürmek için her şeyi yapar) Anita'ya nasıl destek olacak?

bu kitapta üzüldüğüm tek karakter striptizci Philippe.. Nedenini okuduğunuzda göreceksiniz...

gerçekten okuyucusunu sarıp sarmalayan,  fantastik, tadından yenmeyecek bir kitap. seriye mutlaka ortalarından başlayanlar da vardır. aslında yazar bu anlamda flashback yaparak bir şekilde konuyu sizin için anlaşılır hale getirmekte..

ciddi eğlendiren, kafa dağıtmanızı sağlayan güzel bir kitap.

keyifli okumalar..




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...