13 Ekim 2013 Pazar

TİTAN'IN LANETİ (THE TITAN'S CURSE) - RICK RIORDAN #3


(arka kapak)
 New York Times listelerinde birinci sıraya oturup satış rekorları kıran ve ödüle doymayan Percy Jackson ve Olimposlular dizisinin ilk üç kitabı Türk okurlarıyla buluşuyor!

Yunan tanrılarının ve melezlerin dünyası çok büyük bir savaşa hazırlanıyor. Bu savaş her şeyi yakıp yıkacak, geri dönülmesi olanaksız sonuçlar doğuracak bir savaş olabilir! Percynin şimdi kendisi gibi güçlü dostlarına ihtiyacı var, yeni tanıştığı gizemli melez kardeşler ona destek mi olacaklar köstek mi?

Titanların efendisi Kronos en büyük tuzağını kurdu, tanrıları ve melezleri bekliyor! Serinin bu üçüncü kitabında Percy bugüne kadarki en korkunç gerçekle yüzleşiyor: Titanın Laneti. Bu lanete sadece çok güçlüler karşı koyabilirler, peki Percy bunu başarabilecek mi?


evet taze taze bitirdiğim bir romanın ardından yine tamamen övgüye adanmış bir yazı yazıyorum..
D&R'la olan altı kitaplık sorunlu alışverişimi biliyorsunuz işte o altı kitabın tamamı rick riordan'a ait. percy jackson serisinin 3. kitabı titan'ın laneti gerçekten inanılmaz güzeldi.. goodreas puanı 5/4.27 benim kişisel puanım 5/4.50..

kitabı zaten büyük bir heyecanla ve beklentiyle okumaya başlamıştım tabii kitapla ilgili korkularımda vardı; thalia.. percy'yi çok seviyordum ve açıkçası yeni bir melezin hem de tanrıların tanrısı zeus'un kızının percy'i gölgede bırakmasından endişe ediyordum thalia'ya gıcık olmaya tüm benliğimi hazırlamıştım doğrusu. ilk başta hafifçe sinir bozucu olsa da aslında thalia'yı neredeyse percy kadar sevdim zaten birbirlerine çok benziyorlar sanırım bu yüzden ikisine de beslediğim sempati..

kitapta büyük olayların temeli atılıyor şöyle ki binlerce yıldır görülmeyen kadim yaratıklar uyanıyor. büyük savaş sırasında ölmüş olan varlıklar tekrar canlanıyor ve bu tabii ki hiç ama hiç iyi bir şey değil.. ama iyi haber pan'da canlanan yaratıkların içinde sanıyorum dördüncü kitapta satirimizi dolu dolu maceralar bekliyor:)

ve bir çok tanrıyla yakından tanışıyoruz bu kitapta en başta artemis olmak üzere apollon ve athena'yla tanışıyoruz. tabii özellikle athena'yla tanışmak pek hoş bir tecrübe değil insanın sinir olmaması gerçekten elinde değil. biraz da ironik bilgelik tanrıçasının percy hakkında tamamen yanılması.. artemis içinse gelmiş geçmiş en büyük feminist diyebiliriz beni aşan bir feministlik boyutu var..

kitabın başında ne yazık ki annabeth kaçırılıyor ve onu pek göremiyoruz bu kitapta.. başı ciddi belaya giriyor ama kendi akılsızlığından kızların bu luke aşkını anlamak gerçekten bana imkansız gibi geliyor ne thalia ne de annabeth luke'dan bir türlü umudu kesemiyor.. nedir luke'u bu kadar vazgeçilmez yapan ben göremiyorum doğrusu..

kitabın sonunda toplanan tanrılar konseyinde percy sonunda babasıyla kısacık bir konuşma yapabildi.. soğuk, mesafeli ve resmi.. ares ve bay d. her zaman ki gibi percy'ye düşmanlık ederken bu sefer aralarına tanrıça athena'da katıldı. bu arada uyanan kadim yaratıkların hepsi kötü değil, bir tanesi sevgi dolu ve saf bir deniz ineği:) annabeth'in babasıyla da bizzat tanıştık ve hayli ilginç bir adam olduğunu söyleyebilirim annabeth'i çokça önemsiyor gibiydi en azından athena'dan çok..

bütün tanrılar için söylenebilecek tek şey var kibirli ve zalim.. bencil sıfatını eklemeye bile lüzum görmüyorum. bu konu da yazarı anlamakta da güçlük çekiyorum açıkçası şöyle ki tanrılar ve olimpos bu kadar kötü, zalim kibirli ve bencilken onları yok etmek isteyen luke neden kötü taraf oluyor ki? ahlaki açıdan çökmüş bu sistemi neden savunmalıyız? neden kurtulsun istemeliyiz?

diğer kitaplarda sorularıma cevaplar bulacağımı umut ediyorum ve kitabın son bölümünde inanılmaz bir sürpriz sizleri bekliyor diyorum kehanette bahsi geçebilecek olan bir melez oyundan çıktı..
ve yeni bir melez oyuna katıldı. bu herşeyi değiştirecek gibi..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...