26 Ocak 2015 Pazartesi

AMERİKAN FİLMİ KLİŞELERİ #İLK10


Amerikan filmlerinde ya da daha ziyade şöyle diyelim Hollywood filmlerinde herkesin bildiği belli başlı klişeler vardır. Artık o sahneleri görünce gözlerimizi devirir, sıkıntıyla söyleniriz. Daha önceki bir yazımda Korku filmi klişelerinden bahsetmiştim. Gözlüklüler, şişmanlar, bira almaya gidenler, herkesin istisnasız hazin sonu ortaktı.

Şimdi de genel olarak Amerikan filmlerinde geçen klişe durumlara ve klişe konulara göz atacağız. Her ne kadar bu yazıyı çok eğlenerek ve espiri bir dille yazacak olsam da o klişelerin çoğunu seviyorum ben. Özellikle de romantik olanlarının yeri ayrı. Sizce klişeler aslında asla modası geçmeyen klasikler midir? Yoksa sıkıntıdan içiniz mi şişiyor?


1) Esas erkek dayanıklılığı.


Bu arkadaşımız adeta bir mermer, bir granitten oyulmuş gibi sert, sağlam ve yakışıklıdır. Filmde herkes tek kurşunla ölürken beyimiz beş kurşunla bile ölmez, ölebilemez. Dayak yer, ağzı burnu birbirine girer ama yine de son anda ayağa kalkar ve rakibinin eline çenesini verir. Bütün patlamalardan ve bombalardan olabilecek en uzak mesafeye doğru zıplayarak kurtulma yeteneğine sahiplerdir. Üstelik ortamda kablosu kesilerek imha edilmesi gereken bir bomba varsa her zaman doğru kabloyu keserler. Kendilerine selam ediyor ve severek izlediğimizi belirtiyoruz. 
   

2) Madem polis olduk, neden donut yemiyoruz?


İşte Amerikan filmlerinde klişelerin klişesi sayılabilecek bir durum daha. Polisler bu film sektöründen çektiklerini muhtemelen hiçbir şeyden çekmemiştir. Amerikada polis dediğin iki kişilik bir ekip olarak çalışır. Asli görevleri donut yiyerek kahve içmek olsa da ara sıra suçluların peşine düştükleri de görülmüştür. Gerçi böylesi durumlarda kendilerinden önce giden göbekleri hep başarısız olmalarına sebep olsa da ortaklarıyla didişmekten vazgeçmezler. 


3) Sen O'sun!


Bu klişeyi zaten hali hazırda bilmeyen yoktur. Genelde dünya yok olmak üzereyken ortamı kurtaracak bir kişi çıkagelir. Etrafındaki bütün önemli elemanlar buna dönüp dönüp "Kendine inan, yapabilirsin, sen o'sun." gibisinden gaz vererek kendi tatlı canlarını bu zavallıya kurtarttırırlar. Aslında bu klişemize "Neo Sendromu" da denilebilir. Sonrasında Harry Potter, Katniss Everdeen gibi çeşitli zavallıların başına gelse de bu klişe hayatına şüphesiz ki Matrix'le başlamıştır. 


4) Uzaylılar geldi, hemen destansı bir mücadeleyle dünyayı kurtarmalıyız.


Klişeler içinde en sevdiklerimdendir çünkü kendisi bana fazlasıyla eğlenceli gelmekte. Işık yılı uzaklıktan gelmiş koca kafalı uzaylılar her seferinde Amerika'ya inmeyi ilahi bir kudretle başarır. Eski bir asker ya da uzay bilimci olan eleman kahin gibi uzaylıların yaptıklarını ve yapacaklarını herkese söylese de hiçbir yetkili abimiz bu çocuğu dinlemez. İşler sarpa sardığında Amerikan bayrakları, kartallar, f-bilmemkaçlar havalarda çaresizce dönerken, Amerikan Başkanı bütün dünyaya kahramanvari bir açıklama yapar. Hatta bazen beyaz sarayı terk etmeyi reddettiği de görülmüştür. Esas eleman bir şekilde korumaları yarıp başkana ulaşır ve dahiyane fikrini anlatır. Ordu çaresizce planı uygulamaya koyar ve esas eleman günü kurtarır. Elbette ki kızı da kapacaktır. 


5) Madem örümcek ısırdı, radyoaktif ışınlara maruz kaldım, giyilebilen bir robot yaptım, yarasa gibi geziyorum; Neden kahraman olmayayım?


Bu insanları anlayabilmek gerçekten ayrı bir mesele. Süper güçler edinseniz ilk işiniz pelerin takıp kahramanlık yapmak mı olur? Hiç mi şöhret olayım, para kazanayım falan demezsiniz? İçinizden hiç mi kötü adam çıkmaz? Birisinin Gotham'da ailesi öldürülür, diğerinin amcası. Sonra gelsin kahramanlıklar, gitsin dünyayı kurtarmalar. Hepinizin mi bir adalet açlığı var? Süper güçler adalet arayışında olanları seçiyorsa mesele yok ama düzen fazlasıyla adaletsizse ve neredeyse herkes gerçek adaleti arıyorsa; o kötü.


6) Karısı/ailesi öldürülmüş erkek çekiciliği.


Artık bu iyi bir filmin, hatta dizinin olmazsa olmaz klişesidir. Tatlı karısı ve şirin bebeleriyle emekli olmuş bir polis/ajan gibisinden sert bir abimiz huzurla balık tutarken veya uçurtma falan uçururken tam en mutlu olduğu anda bütün ailesi öldürülür. Bunun üzerine asıl kahramanımız bir Cüneyt Arkın edasıyla "Yeminimi bozdum ağalar!!!" diye bağırmasa da aşağı yukarı aynı şeyleri hisseder ve intikamını alır. İnsan merak etmiyor da değil. Şu adamlardan biri de niye sıradan, şerefsiz biri falan çıkmaz ki? Hepsi mi erdem ve yetenek muskası birader? Niye yeni genç karısıyla gününü gün etmeye devam edenleri yok? Gerçi kabul ediyorum, böylesi daha cezbedici oluyor.


7) Annem/Babam psikopattı, milyon tane psikolojik travmam var. Hemen kötü adam olmalıyım!


Sanırım bu tipleri herkes biraz sever ve çekici bulur. Bu derin acılar çekmiş karakterli kötü adamlara Joker ya da Hannibal Lecter örnek gösterilebilir. Her istediğini elde eden ve her halükarda iyi bir insan olarak kalmaya ant içmiş esas eleman o kadar sinir bozucudur ki çoğumuz bir kere de kötü adam kazansın isteriz. Kötü adam her zaman kötülüğü için gerçekçi sebepleri olan, dahi sayılabilecek kadar akıllı tipler olur. Kaybetmelerinin tek sebebi de başrol olamayışlarıdır. Yoksa herkes bilir ki iyilikten leyla gibi gezen sevgi pıtırcıkları onları yenecek yetenekte değildir.


8) Olamaz, iyi adam hapishaneye düştü!


Cümleyi okuduğunuz anda turuncu üniformalar gözlerinizin önünde belirdi. Haydi itiraf edin. Bir an için bütün o dövmeli, dazlak ve tehditkar tipler gözünüzün önünden geçti. Amerikan filmlerinde hapishaneye düşmenin raconu bellidir. Aşağılıyıcı bir şekilde yıkanır, turuncu üniformalara sarılır, devasa, psikopat ve muhtemelen eşcinsel bir oda arkadaşının yanına yollanırsın. Eğer zayıf, çelimsiz bir tipsen hayatını cehenneme çevirmekle birlikte kısa zamanda sana sahip çıkacak kaslı bir abi bulunur. Ve bu abi seni de şınav ve mekik çekerek kas yapmaya ikna eder. Tabii eğer başından beri kaslıysan muhtemelen iftiraya uğramış bir polissin ve beş dakikada bir adam döveceksin.


9) Kıyamet senaristi.


Gök bilimci, Yer bilimci, Su bilimci kısaca bilimci ve yakışıklı eleman sevgili esas oğlanımızdır. Bu çocuk mesleğinde çok başarılı ve yetenekli olduğundan kendisi ordudan üst düzey abilerle çalışır. Gelen hortumun, fırtınanın, depremin, tsunaminin beklenenden çok, çok ve çok daha büyük olacağını bilmektedir ama bunu bir türlü ispat edemez. Elinde kağıtlarla ve dosyalarla yetkili abilere laf anlatmaya çalışırken birilerini kızdıran kahramanımızdan araştırma dosyasını alırlar ama o gizliden gizliye araştırmalarına devam eder. Eğer evli ve çocukluysa bu bilim adamının kızı kesinlikle tam bir geri zekalıdır. Yüzde yüz kıyamet kopmadan hemen önce hayatının ergenliğini yapıp evi terk edesi gelir. Kahramanımızın haklı olduğu ortaya çıktığında kırmızı telefonlar, kriz masaları falan kurulduğunda bizim eleman kovulmayı ve hapse atılmayı göze alarak teorisini Amerikan Başkanına anlatır ve günü kurtarır.


10)  İthal mafya. 


Bilirsiniz ki ABD'de herhangi bir mafya oluşumu varsa bu kesinlikle Amerikan vatandaşlarının işi değildir. Mafya dediğin Rus ve İtalyan olmak üzere iki grupta kategorize edilmiştir. Çin mafyası da ara sıra ortamlarda görülse de pek güçlü değildir. Rus mafyaları sadece sek votka içebilirken İtalyanlar her türlü içkiyi içebilme avantajına sahiptirler. Amerikadaki uyuştucu, silah kaçakçılığı işlerine İtalyan mafyası bakarken elmas ve beyaz kadın ticaretine Rus mafyası bakar. Soğuk savaş kafasını yaşayan Rus mafyalarının inanılmaz güçlü bir nükleer silahın alımını satımını yapması da nadir görülen bir olay değildir. Bu iki tip mafyanın ortak özelliği aralarına yeni aldıkları elemanın polisle çalışıp çalışmadığını test etmek için eline boş silah verip adam vurmalarını beklemektir. Gerçi esas oğlan bu tuzağa çok nadir düşer. Silahın ağırlığından boş olup olmadığını bilmektedir.



8 yorum:

  1. Ne kadar doğru tespitler :D Yüzümde tebessümle okudum :) Birçoğundan gına geldi artık. Her filmde yazdığın klişelerden biri mutlaka oluyor. Yine felaket senaryosu yazmışım gibi olacak ama Amerika'nın bilinçaltına bir şeyleri yerleştirmek için bu tarz klişeler kullandığını düşünüyorum. Mesela şu ithal mafya olayı. Sanki kötü adamlar Amerikalı değil hepsi Rusya'dan , Çin'den , İtalya'dan demeye çalışıyorlar. Ya da izlediğim filmlerin çoğunda bu tarz kötü adamlarla savaşan , güçlü , yakışıklı adamların hepsi Amerikalı. Dünya'ya bir meteor mu düşecek ? New York'a. Bir canavar mı saldırdı ? Hemen önce Dallas'a. Bunun gibi pek çok örnek var sinema filmlerinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya tabii ki dalganan amerikan bayrağının gölgesinde sert bakışlar atan süper kahraman imgesini zihinlere bir çeşit imaj çalışması olarak yerleştirmek istedikleri doğru. Tabii şöyle de düşünmek lazım film endistürisinin neredeyse tamamını bu adamlar yönetiyor ve gişe yapsın diye çektikleri bir film de gidip hindistandaki meteoru anlatmaları da beklenemez. Sanırım dünyanın film sektöründe biraz daha söz sahibi hale gelmesi gerekiyor.

      Sil
  2. çok çok güzel olmuş hepsinde sana katıldım :)))

    YanıtlaSil
  3. Hahah :D Gerçekten çok iyi bir gözlemcisin. Herhangi birisine katılmamak çok zor. Ama kabul etmek gerekir ki çoğu da hikayelerin işleyişi için gereklidir. Misal, "Niye yeni genç karısıyla gününü gün etmeye devam edenleri yok?" demişsin ailesi katledilen adamlar için ama bu bir absürd komedi olmadıkça, ya da öyle bile olsa, izlenesi bir şey değildir. :)

    Zaten klişelelerin olayı bu, kimse sevmez ama herkese gerekir :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki gerekli. Yani zaten yazının başında söyledim seviyorum aslında bu klişeleri ama bazısı da çok insanın gözüne gözüne sokuluyor.

      Yeni genç karısıyla takılan adamı taşlamak lazım aynen komedi olarak bile komik değil. Sadece herkesin bu kadar gözü pek, şerefli, güçlü olması her zaman aklıma takılan bir şey olmuştur :)

      Sil
  4. Ahizesi sarkmis telefon
    Film sonlari arka planda patlama varken kahramanimizinn karizmatik yuruyusu
    Vs vs tesekkurler

    YanıtlaSil
  5. Merhaba
    Yazılarınızı ve bloğunuzu çok beğendim ve hemen takibe aldım. Kitap tercihleriniz çok güzel. Filmler hakkındaki yorumlarınıza bayıldım herhalde yıllardır hep aynı senaryoları seyrediyoruz. Bende beklerim sevgilerle..
    http://hayatimyolculuk.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  6. Klişeler artık sıkmaya başlasa da filmleri izlerken gözler arıyor ne yapalım :D çok güzel ve esprili bir yazı olmuş :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...