14 Ocak 2015 Çarşamba

GECE YARISI ÖPÜCÜĞÜ - LARA ADRIAN


Yeni keşfettiğim efsane bir serinin ilk kitabıyla yine karşınızdayım. Gece Yarısı serisinin ilk kitabı Gece Yarısı Öpücüğü bu yazının biricik konusu. Aslında seri yeni bir seri olmasa da ben yeni keşfettiğim için mutlulukla ve heyecanla bilenlere, bilmeyenlere anlatmak istiyorum.

Sahafları gezmek gerçekten hoş bir alışkanlık. Semtimde eskiden büyük bir sahaf yoktu. Şimdi yeni açılan sahafı ziyaret etmeye öylesine alıştım ve her gittiğimde öylesine ganimetler buluyorum ki benim için vazgeçilmez bir şeye dönüştü. Gece Yarısı Öpücüğünü de böyle bir sahaf ziyareti sırasında buldum.

Kitaptan bahsetmek gerekirse fantastik edebiyatın en güzel ürünü vampirleri konu aldığını söyleyebiliriz. Burada belirtmeden geçemeyeceğim ki vampirler gerçekten vampir. Yani saçma bir şirinleştirilme çabasıyla "sevimli" gösterilmeye çalışılmamış. Kitabın konusu olmasa da geçtiği atmosfer bana kesinlikle Karanlıklar Ülkesi'ni hatırlattı.

Şeytan ayrıntıda gizlidir derler. O zaman şimdi biz de kitabın ayrıntılarına girelim. Erkek karakterimizle başlıyorum. Lucan! Kendisi benim gözümde adeta mitolojik bir tanrı. Thor Lucan'ı görse diz çöküp tövbe ederdi. Olaya bakış açım tamamen bu. Size fan girl'lük yapan ergen imajı çizmek istemesem de söylemek zorundayım ki Lucan gerçekten sağlam bir karakter.

Adam seksi, yakışıklı, güçlü, depresif, lanetli, zalim, travmalı. Yani mükemmel bir edebiyat karakteri olması için her türlü özelliğe sahip. Üstelik oldukça da erdemli. Hatta biraz fazla erdemli. Zira kitabın son sayfasına kadar Gabrielle dahil adam hepimize kök söktürdü. O nasıl bir inat, o nasıl bir irade. Ankadık çok tehlikelisin, canavarsın, çok kötüsün tamam kabul ama son sayfaya kadar da süründürülmez ki. Teseessüf ediyorum sana Lucan.

Asıl kızımıza gelirsek Gabrielle hikaye içinde inanılmaz doğru bir yere sahip. Her zaman Bella'nın bu kadar sıradan ve vasat olmasını akıl dışı bulmuştum. Yüz yaşındaki bir adamın zihinsel olgunluğunda birinin 17 yaşındaki bir ergene aşık olması bana tam anlamıyla tribünlere oynamak gibi gelmişti. Burada esas kız çok yetenekli, çok güzel, çok harkülade ama 900 yaşında bir adamı etkileyebilmesinin yegane sebebi aslında onun için yaratılmış olması.

Kitap gerçekten inanılmaz bir kurguya sahip. İnsanları öldürmeden ihtiyaçları kadar beslenen asillerle insanları hunharca katleden ıssızların savaşı kitabın hatta muhtemelen bütün serinin bel kemiği. Onun için yaratılma meselesine gelirsek Gabrielle bir Soy eşi. Yani vampirlerle kopmaz bağlarla bağlanıp, sonsuza kadar yaşayabilen ve onların çocuklarını doğurabilen ender kadınlardan birisi. Lucan'ın deyimiyle söylersek diğer kadınlarla karşılaştırıldığında o bir tanrıça.

Kitapta aşk var, aksiyon var, fantastik öğeler var. Her anlamıyla doyurucu ve cezbedici olduğunu söylemek mümkün. Merak edenler için hemen ekliyorum. Kitabın erotik sahneleri oldukça bol ama asla erotik bir roman değil. Buna daha çok tutkulu bir aşkın tutkusunu yansıtması diyebiliriz. Kitabı türünün sevenlerine ve sevmeyenlerine; herkese tavsiye ediyorum.

Herkese Keyifli Okumalar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...