13 Haziran 2016 Pazartesi

ÖLÜM LİSTESİ - LAURELL K. HAMILTON


Güzel bir Anita Blake kitabı ile yine karşınızdayım. Ölüm Listesi isimli kitabı sizlere biraz tanıtmak istiyorum. Aslında serinin fanları zaten çoktan okumuşlardır diye düşünüyorum. Ben biraz geç kaldım kitabı okuma konusunda. Ama Anita'yı tanıyan ve diğer kitapları okumuş bir kişi serinin son çıkan kitabını okumadan bırakır mı? Asla.. Kim takıntılı? Ben mi?

Bu kitapta beni en çok rahatlatan ve mutlu eden seks dozunun azaltılmış olmasıydı. Evet bundan önceki üç kitap inanılmaz derecede aşırı seks içeriyordu ve açıkçası bu durum beni çok da mutlu etmemişti. Bir noktadan sonra tadı kaçıyor ve bayıyor sürekli yatakta geçen uzun uzun sayfalar sıkıcı olabiliyor. Eski yani tanıdığımız Anita geri gelmiş gibiydi diyebilirim. En azından ben öyle hissettim. Kaçma, kovalama kısacası action her zaman yakışıyor Anita'ya.

Eyaletler arası bir cinayet soruşturması için resmi olarak Ajan Anita Blake göreve çağırılır efendim. Tabi ki özel ajan Ted Forrester ile birlikte. Yani nam-ı diğer Edward. Edward'ı fanlar hemen hatırlayacaklar ama bilmeyenler için söylüyorum. Buz gibi soğukkanlı kiralık katil, vampir avcısı kısacası duygusuz bir ölüm makinesi. Ancak Anita'nın anlaşılmaz bir şekilde dostu ve arkadaşı. Anita her ne kadar kendisini öldüreceğinden endişe etse bile Edward'a  sonuna kadar  güvenir.

Her ne kadar yasal bir cinayet soruşturması gibi görünse de işin perde arkası tamamen farklıdır. Karanlıkların Anası uyanmıştır ve Anita'nın bedenini ele geçirmek istemektedir. Şehirdeki kaplan adamların öldürülerek Anita evinden ve güç aldığı erkeklerinden çok uzağa sürüklenmiştir. Güçsüz ve zayıf olması bu şekilde sağlanmaya çalışılmıştır. Vampirlerin ölüm timi, son derece güçlü ve gizli bir topluluk olan Harlequin'ler Anita'nın peşindedir. Amaç canlı olarak teslim alınıp Marmi Noir'in bedeni kullanmasına olanak sağlamaktır. Tabi ki bu konuyu sadece Anita ve bizim grup bilmekte, ancak üniformalılara hiçbir şey söylenememektedir. Çünkü eğer bilirlerse Harlequin'ler gizlilikleri uğruna tüm şehri bile yok edebilirler.

Bu noktada Anita büyük bir tehlike altındadır. Yetmezmiş gibi evinden çok çok uzakta hem duygusal olarak hem de metafiziksel olarak bir zafiyet içindedir. Ardeur'ün beslenmesi sorununu saymıyorum bile. Neyse ki bu konuyu Ethan adında bir kaplan adam çözüyor. (Kısa bir an da olsa Edward'ın çözeceği fikri midemi düğümledi cidden)

Beni en çok ama en çok rahatsız eden ve eksikliğini duyduğum konuyu dile getiriyorum. Jean-Cloude yok. (Jean-Claude Anita'nın vampir sevgilisi ve St. Louise şehrinin vampir efendisi)  Evet arkadaşlar bu kitapta resmen Jean-Claude yok yahu.. Olacak iş mi? Bu ne demek biliyor musunuz? Kitap sıkıcı demek arkadaşlar. Bir tek bu nedenle bile bu kitap çok sıkıcı denilebilir. Lourell'in bazen ne yapmaya veya ne denemeye çalıştığını anlamakta güçlük çekiyorum. İlk kitaptan bu yana Anita'nın metafiziksel anlamda gelişmesi dahil her konuda, varlık gösteren ve son derece renkli bir karakter olan Jean-Cloude'u dışlamakla ne elde edeceğini düşünüyor? Kendini bu şekilde çok mu başarılı buluyor? Bilemedim. JC'nin sadece adının geçtiği sayfalarda bile yüreği hoplayan okura bu yapılan resmen zulumdür. Yazarı bu nedenle esefle kınıyorum.

İçerik olarak biraz zayıf olmuş sanki. Detaylara ve gereksiz diyaloglara o kadar takılınmış ki; Karanlıkların Annesi Marmie Noir'in ölümü sanki geçiştirilmiş gibi geldi bana. Bu kadar büyük bir kötünün ölümü daha zorlu ve daha uğraştırıcı olmalıydı. Yani kitabın başı ve ortaları sakız gibi uzatılırken sonu hızlıca toplanmış. Olaf'ın (seri katil ama kadınlara işkence ederek seks sırasında berbat bir şekilde öldürmekten zevk alan, sapık ve sadist bir seri  katil. Aynı zamanda Edward kadar iyi bir başka avcı)  başına gelenler son derece düşündürücü bence.

Serinin takipçilerine mutlaka okumalarını tavsiye ederim. Ancak seri ile yeni tanışacak kişilere bu kitaptan başlayabilirsiniz. Çok beğeneceksiniz deme lüksüm yok gibi sanki. Siz mutlaka "Suçlu Zevkler"den başlayın. Serinin ilk kitabı çok daha güzel olur. Ben şahsen tesadüf eseri "Mavi Ay"dan başlamıştım serinin dördüncü kitabıydı yanlış hatırlamıyorsam. Aşık olmuştum ve serinin diğer tüm kitaplarını satın almıştım.

                                                         Herkese Keyifli Okumalar...

4 Haziran 2016 Cumartesi

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ - KRESLEY COLE


Merhabalar bugün size fantastik ve erotik kitapların çok güzel bir karışımı olan Kış Öpücüğü'den bahsedeceğim. Yazarın daha önce bir kitabını daha okumuş ve çok sevmiştim fakat şu an blog'ta yazıp yazmadığımı hatırlayamadığım için link ekleyemiyorum.

Kış Öpücüğü'ne gelirsek bu kitap tamamen bir kadın fantazisi. Yani yüzyıllar öncesinde doğmuş soylulardan oluşan karkterler tarihi romans sevenlerin direkt yüreklerini hoplatıyor. Üstelik karakterlerin vampir olması ve sınırsız doğa üstü güçleri - özellikle ışınlanma özelliğini hem şahane hem de çok orjinal buldum-  fantastik seven okuru da cezbediyor. Erotizm ve aşk zaten doruklarda...

Kafa dağıtmak için, eğlenmek için bundan daha iyi olabilecek herhangi bir kitap yok. Yazarın genel tarzı bu ve ben dahil bir çok kişi tarafından çok seviliyor. Yazarın ülkemizde çevrilmi bir çok kitabı var ve sanırım bende daha çok kitabını okumaya başlayacağım. Şimdi birazcık kitabın konusundan bahsedelim.

Kitabımızın ana karakterleri Murdoch ve Danii. Murdock yüzlerce yaşında inanılmaz yakışıklı ve güçlü bir vampir. Zamanında inanılmaz bir casanova ve soylu bir savaşçı olan Murdoch son 200 yılını yalnız geçirmiş umursamaz bir adamdır. Tabii bütün bunlar Danii'yi gördüğü anda tamamen değişir. İlk başta her ne kadar kabul etmek istemese de Danii'ye aşık olur, aslında bildiğiniz kanı kaynar. Bu daha çok mühürlenmek gibi. Edebi aşkını gördüğünde tekrar kalbin atmaya ve insani şeylere heves duymaya başlıyorsun.

Danii'den biraz bahsetmek gerekirse kendisi güzeller güzeli bir buz yaratığı. Kendi buz diyarının sürülmüş kraliçesi. Böyle söyleyince kulağa güzel geliyor olabilir ama Danii'ye kendi ırkı dışından hiç kimse acı vermeden dokunamaz. Bu durum bir lanet gibidir. Kendi krallığından sürülmüş kraliçe'ye kendi ırkının erkekleri de düşmandır. Çünkü hüküm süren kral Danii'nin öldürülmesini emretmektedir. Danii hayatını kaçarak ve saklanarak geçirir. 2000 yaşında bir bakire olarak inanılmaz mutsuzdur ama mutsuzluğu ve talihsizliği Murdock'un gelini olmasıyla sona erecektir.

Kitabın bundan sonrasınran bahsetmek kitaba haksızlık olur. Birbirilerine aşık olan ve birbirlerinin tutukusuyla yanıp tutuşan bu çift için biribirlerine dokunamamak kelimenin tam anlamıyla işkencedir ve kitabın gidişatını da bu işkence belirleyecektir. Türünün sevenlerine ya da kolay okunacak, hoşuma gidecek bir şeyler arıyorum diyenlere tavsiye edilir.

Herkese Keyifli Okumalar...

2 Haziran 2016 Perşembe

ANANSİ ÇOCUKLARI - NEIL GAIMAN


Merhabalar en sevdiğim yazarlardan biriyle karşınızdayım. Daha evvel Yolun Sonundaki Okyanus, Yokyer gibi kitaplarını da severek okuduğum ve daha da severek yorumladığım Neil Gaiman'ın bu sefer bambaşka bir kitabını sizlere anlatıyorum.

Anansi Çocukları D&R indiriminden on tl gibi bir fiyata aldığım bir kitaptı. Daha önce de kitabı almayı düşünmüş ama fiyatına değer mi diye tereddütte kalmıştım bu yüzden on tl gibi bir fiyatı görünce hemen satın aldım. Tereddüt etme sebebime gelirsek kitabın konusu biraz enteresan hatta fazlasıyla enteresan.

Anansi örümceklerin tanrısıdır. Bir takım sihirli güçleri vardır, güzel bir hayat yaşamıştır ve sonucunda da ölmüştür. Bu ölüm tabii ki kati bir ölüm değil sadece bu bedende sürdürdüğü hayatına son verdiğini söylemek yersiz olmaz. Fakat Şişko Charlie bunların hiçbirini bilmemektedir. Ne babasının bir tanrı olduğundan haberi vardır ne de bir kardeşi olduğundan.

Babasının ölüm haberini aldığında Charlie hiç üzülmez. Zira zaten babasıyla arası iyi değildir ve yıllardır görüşmüyordur. Bu sebeple tamamen duygusuzca miras işlerini ve cenaze işlerini halletmek için babasının evine gider. Kitapta tam bu noktada başlar. Babasının komşularından biri Charlie'ye gerçekleri anlatır. Bu akıl almaz hikayeye Charlie tabii ki inanmaz ama bir gün dalga geçmek amacıyla gördüğü küçük bir örümceğe kardeşini çağırmasını söyler.

Gerçekliğine inanmadığı her şeyin tamamen gerçek olduğuyla yüzleşmek zorunda kalan Charlie'nin hayatı erkek kardeşi Örümcek'in gelmesiyle birlikte tamamen alt üst olur. Aslında alt üst olur demek çok da doğru değil. Charlie'nin onu sevmeyen nişanlısıyla ve nefret ettiği işiyle yaşadığı hayata zaten çok da mükemmel denilemez. Örümcek Charlie'nin çok daha iyi bir versiyonudur. Ondan daha yakışıklı, daha akıllı, daha komik ve bu her konuda böyle.

Charlie Örümcek'i uzaklaştırmak umuduyla başlarını gerçek bir belaya soktuğunda bu iki adam gerçekten kardeş olmayı öğrenecekler. Berbat hayatına dur diyemeyen Charlie'nin değişimi gerçekten inanılmaz olacak. Zannediyorum kitabın konusunun da aşağı yukarı bu olduğunu söyleyebiliriz.

Küçük bir erkek çocuğunun gerçek bir yetişkine dönüşmesinin öyküsünü ben keyifle okudum. Eminim siz de öyle hissedeceksiniz. Yazarın sevenlerine, türünün sevenlerine aslına bakarsanız okumayı seven herkese bu kitabı tavsiye ediyorum. Ben şu an Yıldız Tozu'na başladım ve Amerikan Tanrıları'yla devam edeceğimi şimdiden ilan edebilirim.

Herkese Keyifli Okumalar...




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...